Birinci ayında 19 Mart: Bundan sonra neler olabilir?

19.04.2025 medyascope.tv

19 Mayıs 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. 19 Mart’ın birinci ayındayız. Gerçekten çok sert günler yaşadık. Son günlerde biraz dinmiş gibi olsa da hala Türkiye 19 Mart krizini yaşıyor, yaşamaya da devam edecek. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin Yozgat’ta bir mitingi olacak. O miting çok ilginç olacak. Bakalım nasıl olacak? Çünkü Yozgat Türkiye’de sağın, milliyetçi muhafazakarların en önde gelen kalelerinden birisi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin geleneksel olarak hiç de güçlü olmadığı bir yer ve bu bir meydan okuma. Onu bir şekilde izleyeceğiz. Ama bugün, bundan sonra neler olabileceği konusuna biraz daha fazla ağırlık vermek istiyorum. Bugüne kadar neler olduğu hakkında çok yayın yaptım, yazılar yazdım. Bunun, Tayyip Erdoğan’ın belki de siyasi hayatının en büyük hatası olduğunu söyledim, 19 Mart hamlesinin. Buradan Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Özgür Özel’in ve Ekrem İmamoğlu’nun çok güçlü çıktığını söyledim. Fakat bundan sonra her şey böyle devam edecek diye bir garanti yok. Aktörlerin, partilerin, şahısların, siyasetçilerin, liderlerin ne yapacağına bakacağız. Gaza mı basacaklar, frene mi basacaklar, geri adım mı atacaklar, ileriye doğru mu gidecekler; her biri için ayrı ayrı bunlar önemli olacak. Tabii ki kısa vadeli de olsa öngörülerinde isabet kaydedip kaydetmeyecekleri önemli olacak. Şu haliyle baktığımız zaman, verili duruma baktığımız zaman, bu 19 Mart sonrasında yapılan kamuoyu araştırmalarına baktığımız zaman Cumhuriyet Halk Partisi’nin %30’un üzerinde bir oyla birinci parti olduğu şeklinde bir tablo çıkıyor. Ama Adalet ve Kalkınma Partisi ile arasındaki farkın çok da fazla olmadığı söyleniyor; çünkü bu süreçte AKP’de de bir güçlenme olduğu söyleniyor. Daha doğrusu aslında şöyle; uzun bir süredir 31 Mart yerel seçimlerinden sonra yapılan kamuoyu araştırmalarında genellikle kararsızlar birinci parti olarak çıkıyordu, insanlar siyasetten soğumuştu, partilere güvenleri yoktu. Ama 19 Mart’la beraber kararsızlarda çok ciddi bir azalma gördüklerini söylüyor kamuoyu araştırmacıları ve bu kararsızların önemli bir bölümü de AK Parti’ye daha önce oy vermiş olanlar. Dolayısıyla AK Parti’ye oy verip daha sonra kararsız olduğunu beyan edenlerin bir kısmının bu kriz anında yine AKP’ye doğru yöneldiğini söylemek mümkün. Fakat önemli olan husus şu; artık CHP birinci parti. 31 Mart’taki kadar olmasa da birinci parti ve %30 eşiğini aşmış olması bir kere başlı başına önemli bir husus. Bundan sonra bakacağız, CHP bu yükselişini sürdürecek mi? Nasıl sürdürecek? Neler yapacak? Ve tabii ki Adalet ve Kalkınma Partisi ne yapacak? Ama olay bundan ibaret değil. Çünkü özellikle 19 Mart sürecinin son günlerinde, yani bu hafta içerisinde Devlet Bahçeli’nin çok önemli çıkışları oldu ve Devlet Bahçeli bir anlamda bu işin çok da fazla uzamamasını istedi Erdoğan’dan, ben öyle yorumladım. ‘‘Bir an önce sonuçlandıralım. Suçsuzsa beraat etsin, yoksa mâşerî vicdanda mahkum olsun’’ dedi. Bu ‘‘beraat’’ lafını telaffuz etmesi çok önemliydi. Nitekim Ekrem İmamoğlu da Devlet Bahçeli’ye hitaben yazdığını düşündüğüm uzun metinde Devlet Bahçeli ile iş birliğine açık olduğunu söyledi. Böyle olur, olmaz, bunların hepsi ayrı bir tartışma konusu. Ama şunu söylemek kesinlikle mümkün; Bahçeli 19 Mart’ın doğurduğu sonuçlardan hiçbir şekilde memnun değil. Bunun bir yanıyla çözüm sürecini sekteye uğrattığını herhalde düşünüyor; bir diğer yanıyla da Türkiye’de yeni kırılganlıklar yarattığını düşünüyor. Ve özellikle Erdoğan’ın burada umduğunu bulamaması ve muhalefeti güçlendirmesi Bahçeli’yi iyice zor durumda bırakıyor. Çünkü, dün ‘‘Haftaya Bakış’’ta Kemal’le uzun uzun konuştuğumuz gibi, bu koalisyonda Erdoğan’ın en büyük katkısı: toplumsal rıza, millet, milli irade. Ama artık Erdoğan eskisi kadar güçlü bir siyasetçi değil, partisi artık Türkiye’nin birinci partisi değil. Dolayısıyla Erdoğan’ın en büyük kozu elinden yavaş yavaş kayıyor. Eğer CHP’nin birinci parti olma özelliği iyice ortaya çıkarsa, Cumhur İttifakı’nın geleceği çok ciddi bir şekilde tehlikeye girebilir.
Bir diğer husus ekonomi. Ekonomi 19 Mart’ta çok kötü etkilendi ve perşembe günü faiz artışıyla beraber yine çok kritik bir karar alındı. Bunun, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını gösterdiğini falan düşünmüyorum; Erdoğan mecbur kaldı tekrar rezervleri arttırabilmek için böyle bir şey yapmaya. Bu da aslında çok ciddi bir ders oldu. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte Erdoğan’ın o söylediği yeni heybe, yeni turplar, yeni operasyonlar kolay kolay olabilecek gibi gözükmüyor. Geçen gün biliyorsunuz birisi kalktı, ‘‘CHP'ye kayyum’’ dedi, ortalık yıkıldı. Gece vakti borsa çok ciddi kayıp yaşadı. Yani bir delinin attığı taşla bu oldu. Ve gerçekten o sert adımlar, yeni sert adımlar olursa ekonomi çok daha kırılgan bir hale pekâlâ gelebilir ve toplumsal rahatsızlık tekrar 19 Mart'ın ilk günlerinde olduğu gibi çok güçlü bir şekilde çıkabilir. Yani Erdoğan'ın şahin bir politika sürdürme ihtimali tabii ki var ama ciddi bir şekilde azaldığı kanısındayım. Peki, Erdoğan bariz geri adımlar atar mı? Örneğin benim bir ara bir yayında söylediğim ve üzerime yapışıp kalan Ekrem İmamoğlu'nun tahliyesi, bu olur mu? Normal şartlarda olması lazım ama böyle bir adım gerçekten Erdoğan'ı siyasi olarak çok zor durumda bırakacaktır ve Ekrem İmamoğlu'nu daha da güçlendirecektir. Bunun olmaması için, bu noktaya gelmemek için çok şey yapacak iktidar ve onun destekçileri, yargı, yargı mensupları, bu olayı soruşturanlar herhalde ellerinden geleni yapacaklardır bu dosyayı kuvvetlendirmek için. Mesela bir tahliye yaşandı dün, etkin pişmanlıktan yararlandığı söylendi. Başka şeyler olabilir ama bütün bunların bize, kamuoyuna inandırıcı bir şekilde, ‘‘Gerçekten burada çok ciddi iddialar var’’ı gösterebilmesi lazım. Ama o tren kaçtı. Bugün AK Partililer bile bunun siyasi bir operasyon olduğunu düşünüyor büyük ölçüde. Yani şöyle; ‘‘Yolsuzluk yapmış olabilir ama mesele yolsuzluk değil, Ekrem İmamoğlu'nu tasfiye etmek’’ diye baktıklarını biliyoruz. Dolayısıyla iktidar kanadında Bahçeli'nin ve Erdoğan'ın hamlelerini ayrı ayrı takip etmemiz gerekir. Bu arada unutmadan, MHP'nin yargı içerisinde çok güçlü olduğunu da hep akılda tutmak lazım. Yani bugün yargı yekpare bir şekilde Erdoğan'ın her istediğini yapar mı, önümüzdeki günlerde bunu daha net bir şekilde göreceğiz.
Peki, muhalefet ne yapacak? İşte orada muhalefetin işinin çok da kolay olmadığını bir kere daha kabul etmek gerekiyor. Ekrem İmamoğlu cezaevinden çok ciddi bir şekilde, istikrarlı bir şekilde mesajlar veriyor, pozisyonlar alıyor. Sadece o değil, onun kurmayları, cezaevinde olan kurmayları da sürekli bir şekilde kendilerini hatırlatıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi etkili bir şekilde muhalefet yapıyor ama bunun ötesinde bir şeyleri sürekli sıcak tutabilmeleri gerekiyor. Bunu bulabilecekler mi? Mitingler, İstanbul'da çarşamba günü yapılan mitingler; Şişli ve Beylikdüzü hiç de fena değildi CHP açısından. Ama önümüzdeki çarşamba diyelim ki Beşiktaş'ta yaptıklarına benzer bir şey olacak mı? Genellikle belediye başkanı içeride olan ilçelere öncelik veriyorlar, biliyoruz. Ya da bugünkü Yozgat mitingi ya da haftaya hafta sonu yapacakları diğer il mitingi... Bunlar bir yönü; ama onun ötesinde bir de şu anda birinci parti olduğunu tekrar tescilleyen bir CHP var. Bu CHP ülkeyi gerçekten yönetebileceğini gösterebilecek mi, bu çok kritik. Birtakım kadroların öne çıkması gerekiyor artık Cumhuriyet Halk Partisi'nde. Şu haliyle baktığımız zaman Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu, ama birtakım konusunda uzman isimlerin çıkması herhalde beklenir önümüzdeki süreçte. Birtakım programların, önerilerin, projelerin netleşmesi gerekir. Ve bir de tabii şöyle bir husus var: muhalefetin diğer unsurlarıyla olan ilişki meselesi. Bu kritik bir husus. Geçmiş dönemde Altılı Masa’da CHP'nin ağzı çok kötü yandı. Şu haliyle bakıldığı zaman onlara çok şey de vermeden ama onların desteğini de alma yolunda ne yapabilir CHP, onu da önümüzdeki süreçte göreceğiz. Ama şu an itibarıyla 1. ayında CHP çok daha avantajlı durumda. AK Parti çok zor durumda. Milliyetçi Hareket Partisi, daha doğrusu Devlet Bahçeli bütün her şeyi hesaplıyor. Ben öyle görüyorum. Çözüm süreci, maalesef Sırrı Süreyya Önder'in sağlık sorunları nedeniyle bir mola verdi. Bir şekilde herhalde o yoluna devam edecektir. Bütün bunlara baktığımız zaman, önümüzdeki süreçte CHP'nin ‘‘Her şey çok güzel olacak’’ sloganı gerçekleşmese bile, CHP'nin ve muhalefetin lehine bir süreci yaşayacağımızı düşünüyorum. Bunun içerisinde tabii ki çok kritik birtakım aşamaları göreceğiz ve Erdoğan'ın karşı hamlelerini bekleyeceğiz. Öyle hamleler bulabilmesi gerekiyor ki Erdoğan'ın, ekonomiyi riske atmayacak ama aynı zamanda güç gösterecek ve güç göstermenin ötesinde bu güç kendisinin kitle desteğini arttıracak ve muhalefetin kitle desteğini azaltacak. Bunu nasıl bulacak? Şu haliyle pek mümkün gözükmüyor. Eğer 19 Mart'ın hemen ertesi günü kamuoyunda, genel olarak kamuoyunda çok büyük bir yolsuzluk, rüşvet olayı var ve bunlar açık bir şekilde, itiraz edilmeyecek bir şekilde gözler önüne seriliyor gibi bir durum olsaydı, belki, belki... Ama böyle olmadığı baştan belliydi, işin içerisine kent uzlaşısı gibi bir terör meselesini de katmalarından. O zaten olayın ne kadar gayriciddi olduğunu bize ilk günden göstermişti. Ama onu niçin koymuşlardı? Büyükşehir Belediyesi'ne kayyum atayabilmek için koymuşlardı. Ama onu da yapamadılar. Ekrem İmamoğlu'na kent uzlaşısından tahliye verdiler. Bir garipti. Bunların hiçbirisini unutmamak lazım. O kayyumu atayamadı Erdoğan. O kayyumu o gün atayamayan Erdoğan'ın, yarın tekrar o kayyumu atamayı isteyeceğini herhalde düşünebiliriz ama bunu gerçekleştirmesinin dünden çok daha zor olduğunu kabul etmek lazım. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
20.04.2025 Ben mi iyimserim yoksa siz mi kötümsersiniz?
19.04.2025 Birinci ayında 19 Mart: Bundan sonra neler olabilir?
18.04.2025 CHP mucizesi
16.04.2025 Özgür Özel Medyascope’ta: “CHP’yi yeniden sokakla tanıştırıyoruz, gerekirse 5 milyon da olacağız 10 milyon da”
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
13.04.2025 Türkiye enflasyonla mücadelede ne durumda? Murat Sağman anlattı
09.04.2025 Transatlantik: Erdoğan-Trump aşkı & ABD'deki protestolar ve gümrük tarifeleri
06.04.2025 Erdoğan’ın CHP ile ilgili hiçbir hesabı tutmadı
06.04.2025 Hatem Ete değerlendirdi: Toplum 19 Mart operasyonuna nasıl bakıyor?
05.04.2025 Ümit Akçay ile söyleşi: İktidarın geleceğini ekonomi mi belirleyecek?
20.04.2025 Ben mi iyimserim yoksa siz mi kötümsersiniz?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı