Siyasette yeni çatışma ve saf değiştirmelere hazır olun

07.05.2025 medyascope.tv

7 Mayıs 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. 19 Mart krizi biraz yatışmış gibi gözüküyor ama son hız bence devam ediyor ve önümüzdeki günlerde çok kritik birtakım değişimlere, dönüşümlere, çatışmalara ve saf değiştirmelere tanık olabiliriz. ‘‘Neden?’’ diye soracak olursanız bunların birtakım örtülü işaretleri var. Öncelikle biz gazeteci milletinin son günlerde çok yakından takibe aldığı bir haber sitesi var, adını vermeyeceğim, bilenler bilir. Bu site iktidara yakın, Erdoğan'a yakın olarak biliniyor ve aynı zamanda da bu 19 Mart soruşturması ile ilgili birçok haberi önceden veren bir site. Ve burada günlerdir bir alarm hali var. Özetle şöyle söylenebilir: Erdoğan'ı "sessiz yıkım projesi" olarak söylüyorlar, bir projeden bahsediyorlar. ‘‘2028’’ diyorlar tarih olarak. Ekrem İmamoğlu'nu 2028'in başkanı olarak tasarlayan bir ihanet üçgeninden bahsediyorlar. Neden ihanet diyorum? Çünkü iddiaya göre bunların içerisinde çok sayıda iktidarla iş yapan, Erdoğan'la iş yapan kişiler var ve özellikle sermayedarlar var. Özellikle ‘‘muhafazakâr sermayedarlar’’ da diyorlar ve diyorlar ki, ‘‘bunlar ballı ihaleler alan’’, ki bunu da itiraf ediyorlar, Erdoğan'ın yetiştirdiğini, bu kişileri beslediğini kabul ediyorlar. Bunların güçlerini kaybetmemek için şimdi Ekrem İmamoğlu'na yatırım yaptıklarını söylüyorlar ve bu ihanet çetesinin devlet içerisinde de ayakları olduğunu söylüyorlar. Bu bir devlet içi ve iktidar içi, iktidar koalisyonu içinde bir çatışmanın işaretçisi. Ama şöyle de bir şey var; ben açıkçası ilk gördüğümde bu tür haberleri – ki dozu her geçen gün artıyor bu "analiz" diye tabir ettikleri haberlerin, çok kötü bir Türkçeyle yazıyorlar nedense – şöyle demiştim: Soruşturma bekleneni veremedi, Ekrem İmamoğlu suçlu olarak gösterilemedi, tam tersine mağdur olarak gösterildi ve günah keçisi arıyorlar. Kendilerini sorumlu göstermemek için birilerinin ihanet ettiğini, bilgi sızdırdığını söylüyorlar. İlk böyle haberler çıktı aynı yerde, birtakım bilgileri sızdırdıklarını söylediler İmamoğlu hakkında ve şimdi de bir ihanet çemberinden bahsediyorlar. Dış ayağı var, İngiltere vurgusu çok güçlü. Böyle bir olay var. Ve burada şunu görüyoruz ki, Erdoğan'a yakın birileri Erdoğan'ın ihanete uğradığını ve Erdoğan'ın tasfiye edilmek istendiğini, Ekrem İmamoğlu'na yatırım yapıldığını söylüyorlar. Peki ne olacak? Burada herhalde bunun bir cevabı olacak ya da cevabı olsun istiyorlar ve yeni operasyonların bu kesimlere yapılmasının işaretini veriyorlar. Bu konuda değişik otellerde yapıldığını iddia ettikleri görüşmeler var, bu görüşmelerin kayıtlarının bulunduğu, bulunmakta olduğu ama birkaç ay sürebileceği gibi şeyler yazılıyor. Ve operasyon, yani Ekrem İmamoğlu'nu ve arkadaşlarını hedef alan operasyon başarılı olamayınca, onun iktidar içindeki iş birlikçileri olarak tanımladıkları kesimleri hedef alan bir yaklaşım var. Buradan yeni operasyonlar çıkar mı, göreceğiz. Her halükarda bu, başlı başına yeni bir çatışma alanını bize haber veriyor. Sanki bir tür geçmişteki Erdoğan-Fethullah Gülen çatışması gibi. Erdoğan sonra ne demişti? “Ne istediniz de vermedik?” demişti. Şimdi de başka birilerine “Ne istediniz de vermedik?” demeye hazırlanıyor olabilirler. Bu bir olay. İkinci olay, Sırrı Süreyya Önder'in anması sırasında Atatürk Kültür Merkezi önünde Özgür Özel'e yapılan saldırı. Bu saldırının bir şahsın bireysel bir saldırısı olmadığı ilk andan itibaren aşikâr ama şahıs tutuklandı ve herhangi bir ilişki ortaya çıkarılmadı. Fakat Özgür Özel de Cumhuriyet Halk Partisi de bunun net bir şekilde bağımsız olamayacağını, bir plan olduğunu söylüyor. Ama burada ilginç bir şey var: İlk andan itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere AK Parti bu konuda çok hassas davrandı, ilk andan itibaren tavır aldı, Özgür Özel'i aradı Erdoğan, Ömer Çelik açıklamalar yaptı, başka kişiler açıklamalar yaptılar ve çok net bir duruş sergilediler. Ve Özgür Özel de aynı şekilde Erdoğan'a teşekkür etti. Fakat buna karşılık Devlet Bahçeli ne parti ismi ne de Özgür Özel'in adını vermeden bir açıklama yaptı. Burada da iktidar içerisinde bu saldırı nedeniyle net bir tutum farkı var, bunu da bir yere yazmakta yarar var. Ve bu saldırının Özgür Özel’i ve CHP’yi sokaktan çekmeye yönelik bir saldırı olduğu bariz. Nitekim ben dün sabahki yayında, “CHP sokağı çok sevdi” yayınında böyle yorumlamıştım. Özgür Özel de İsmail Saymaz’a verdiği açıklamada benzer şeyler söylemiş, bu çok aşikâr. Çünkü CHP'nin sokakta olması, iktidarı, iktidarın bütün ortaklarını ayrı ayrı tedirgin ediyor, rahatsız ediyor. Çünkü CHP sokakla birlikte büyüyor ve inisiyatifi elinde tutuyor. Bu akşam mesela İstanbul Üniversitesi önünde diploma meselesi ile ilgili bir miting olacak, bakalım nasıl olacak. Hafta sonu Van’da, cumartesi günü Van’da olacak Özgür Özel, bakalım nasıl olacak. Özgür Özel daha önce, işte saldırının olduğu pazar günü, Sırrı Süreyya Önder'in cenazesinin tüm aşamalarına katıldı ve orada özellikle DEM Partililerle birlikte çok açık, net, tartışmasız fotoğraflar verdi. Ve zaten orada saldırıya uğraması da DEM Parti ile CHP’yi doğal olarak birbirine iyice yakınlaştırdı. Şimdi böyle de bir olay var. CHP sokağı bırakmıyor, sokağı bırakmadıkça da iktidarı rahatsız ediyor ve bunun bir sonuca yol açması gerekiyor. Kimileri bunun erken seçim sürecini hızlandıracağını söylüyor. Ben bu konuyu daha önce söylemiş olduğum için tekrarlamak istemiyorum. Fakat bu ciddi bir şekilde artık daha fazla konuşulur oldu. İşin bir de ekonomik boyutu var tabii. Türkiye'de ekonominin hiç de iyi gitmediği gerçeği ve daralmanın yaşandığı gerçeği var. Bütün bunların hepsini beraber aldığımız zaman, iktidar içerisinde, iktidarın değişik ayakları, iş birlikçileri arasında bir iç çatışma ihtimalini bir yere yazmak lazım. Yani bunların bazılarının Ekrem İmamoğlu'na yatırım yaptığı iddiasını ciddiye almak lazım. Bir diğer yön, AKP ile MHP arasında çözüm süreci konusunda zaten bir farklılık vardı ama son yaşanan saldırı olayındaki farklılığı da hiç yabana atmamak lazım. Nitekim dün akşamüstü Erdoğan, Bahçeli ile görüştü. Herhalde bütün bunlar bir şekilde gündemlerine gelmiştir. Ama en önemli konunun tabii ki çözüm süreci olduğu ortada. Eğer şu günlerde çözüm süreci konusunda birtakım somut gelişmeler yaşanırsa, ki nedir bu, PKK'nın silah bırakma ve kendini feshetme kararı alması, bu konuda çok pozitif gelişmeler var, işte o belki iktidara bir anlamda zaman kazandırabilir, nefes aldırabilir ve gündemi birazcık değiştirme imkânını sağlayabilir. Evet, bunu çok önemsemek lazım. Fakat 19 Mart'ta cin şişeden çıktı, Erdoğan'ın o cini tekrar şişeye sokabilmesi mümkün gözükmüyor. Ve CHP'nin şu hâliyle Türkiye'nin birinci partisi olduğu gerçeği hiçbir şekilde yabana atılmayacak bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Farklı farklı kesimlerden, dünkü yayında da söyledim, ‘‘Ya, CHP dilini sertleştirerek yanlış yapıyor. Aman böyle yapmasın. AK Parti seçmenine ulaşamaz’’ gibi uyarıları da görüyoruz. Bu uyarıların CHP'nin hayrına olduğuna açıkçası çok emin değilim. Şunu söylemek istemiyorum, yani ‘‘CHP sertlik yaparak iyi yapıyor’’ demiyorum. Tam tersine, CHP sertlik falan yapmıyor. CHP yapması gerekeni yapıyor. Bu eski pasif CHP’ye baktığımız için şimdiki CHP’yi sert olarak görenler olabilir. Burada sert hiçbir şey yok. Yani mitingleri izliyoruz, öyle grup toplantısında söylediğinden de çok farklı şeyler söylüyor değil Özgür Özel. Ama o insanlarla, o binlerce insanla gecenin bir vakti ya da Konya’da ya da Yozgat’ta, hiç beklenmedik yerlerde yaptığı için bu konuşmaları, bunun için etkisi çok daha fazla oluyor. Yani bu “Aman sertleşmeyin, sizin aleyhinize olur” uyarılarının aslında bir nevi iktidara defansa koşma olduğu kanısındayım. Her hâlükârda iktidarın içinde, iktidarın bileşenleri içinde, iktidardan nemalananlar içerisinde bir kaynama var. Bu kaynama çok ciddi gelişmelerin işareti pekâlâ olabilir ve yine yargının devreye gireceği birtakım yeni gelişmelere, bu sefer doğrudan CHP’yi hedef alan değil, başka başka yerleri hedef alan birtakım yeni operasyonlara pekâlâ şahit olabiliriz. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
11.05.2025 PKK kongresini topladı ancak sürece yönelik kuşku, kaygı ve itirazlar bitmedi
09.05.2025 Ne çok korkuyorlar!
08.05.2025 İmamoğlu serbest kalmadan Türkiye normalleşebilir mi?
07.05.2025 Siyasette yeni çatışma ve saf değiştirmelere hazır olun
06.05.2025 CHP sokağı çok sevdi
06.05.2025 Bozkürt kimdir? Nasıl ortaya çıkmıştır? Ahmet Dinç ile söyleşi
05.05.2025 Sırrı Süreyya'yı gözyaşlarıyla uğurladık
05.05.2025 Türkiye Kürt sorununu neden çözemedi? Şimdi çözebilir mi? Hasan Cemal ile söyleşi
04.05.2025 Kürtler bu iktidara niçin ve nasıl güvensin?
04.05.2025 Necati Özkan ile söyleşi: “Millet ile devletin karşı karşıya geldiği her durumda kazanan millet olur”
11.05.2025 PKK kongresini topladı ancak sürece yönelik kuşku, kaygı ve itirazlar bitmedi
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı